2020 yılının 6. ayına nihayet girdik. Başımızı bir türlü kaldıramadık Koronavirüs salgınından ama zaman geçmekte idi. İnsanın en temel unsuru olan sosyal varlık olma ilkemizi ikinci plana atarak evde kaldık.
Ocak, şubat derken Koronavirüs ile bir mevsimi tam geçirdik. Evde kalarak geçirdik bu zamanı biz eve kapanınca doğa çok kısa süre de kendini temizlemeye yenilemeye başladı. Tekirdağ’dan bakan Marmarayi geçip taa Bursa Uludağ’ı çıplak gözle görmeye başladı. Yetmedi Ermeniler çıplak gözle Ağrı Dağımızı görmeye başladılar.
Doğa kendini yeniledikçe daha neler neler göreceğiz ama salgın azalınca insanlar yeniden normallerine dönmeye başladı. Herşey yeniden eski haline alacaktır kaçış yok bundan.
Salgın varken doğanın kendini yenileyen temizleyen halini görünce insan ister istemez salgın olmasın ama doğaya zarar vermeden olmalı tüm üretimlerimiz. Yoksa üretim uğruna dünya elden gidecek kimse uyanmadan. Haberimiz dahi olmadan doğa yani nazar boncuğu gibi olan dünyamiz elden gidecek.
Doğanın kendini böylesine yenileme aşkı bende her dikende var olan çiçeği hatırlattı. salgın ne kadar kötü olursa olsun hatta an itibari ile dünya genelinde 400.000’den fazla can alsa da bunda bile bize bir ders var. Doğayı biraz rahat bıraksak bile hemen kendini temizleyebildigi görülmüştür. Ama dönülmez yola sokarsak doğayı belkide artık kendini yenileyemez hale gelecektir. Onun için diyorum ki diken ne kadar can yakarsa yaksın mutlaka bir gülü – çiçeği – vardır.
Yeşilin doğanın özgür olduğu baharlarda nefes almak dileğiyle…
“Başka gezegenlerde de hayat var mı diye merak ederiz;
sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişiz gibi…”
AldousHuxley’in sözü gelir aklıma bu durumlarda, güzel ve doğru tespit.
BeğenLiked by 2 people
Teşekkürler katkınız için nice güzel söz var ama anlayan az galiba
BeğenLiked by 3 people