Haftasonu düştüm yollara biraz dağlar, vadiler, şelaleler görmek ruhuma iyi geldi.
Yolun yarısında mola verip kendimi bir ardıç ağacının dibinde dinlenmeye bıraktım.
Ağaç ağlıyor gibiydi. Sanki dile gelip konuşamadığı için dört bir yanında göz yaşı gibi reçineleri vardı. Nedir derdin diye sordum. Cevaplarını kendi vicdanımda buldum.
Ağlayan Ardıç başladı derdini bana dökmeye. Herşey benim vicdanımdı aslında.
Ağlayan Ardıç yanan kardeşleri için ağlıyordu. Bizler ağaçlar olarak kanunlarımızda, dallarımızda, üzerimizde, dibimizde, gölgemizde binlerce milyonlarca canlı hayat bulurdu. Şimdi ise alevlerimizde binlerce canlı yok oluyor. Kardeşlerim yanıklarına değilde bizim ateşimizde yanan canlılara daha çok üzüldü.

Ağlar dururum elimizden başka ne gelir ki. Onca canlı yanarken bizler daha çok ateşi hissettik. Yüreğimizin en derinlerinde.